15 Ocak 2016 Cuma

Türk Halk Müziği





   Alman müzikolog Hugo Riemann'a göre halk müziği "ezgi ve sözleri kimin tarafından yapıldığı belli olmayan, bir çok sebeple halk tarafından kabul edilmiş ve halk ezgisi ifadesine bürünmüş, melodik ve armonik bünyesi kolayca anlaşılan ve popüler eda taşıyan müzik türü"dür.

   Türk Halk Müziği  yani kısaca THM dediğimiz müzik türü, Türk milletinin esasını oluşturan, türkçe söylenen etnik müziklerin tümünü kapsar. Çeşitli yörelerde birbirinden farklı ağızlarda ve formlarda icra edilen bu müzik türü, sözlü ve sözsüz olarak ikiye ayrılmaktadır. Sözlü olanlara genelde 'Türkü' adı verilir. Sözsüz olanlar ise yöresel çalgı ezgileridir.

   Türk Halk Müziğinin önemli eserlerini, Klasik Türk Halk Müziği ve Modern Türk Halk Müziği olarak iki başlık altında inceleyebiliriz.

   Klasik Türk Halk Müziği çeşitli yörelerden derlenmiş sözlü ya da sözsüz anonim, yörenin halkına mâl olmuş eserlerdir. Modern Türk Halk Müziği ise, ülkemizde 1970''li yıllardan sonraki dönemde yöresel müzik kalıplarına benzetilerek oluşturulmuş, sözü ve bestecisi belli olan halk müzikleridir.

   Her ne kadar Türk halk müziği''nde çalınan çalgılar yöreye göre değişim göstersede temel çalgılar; bağlama, davul, zurna, klarnet ve darbuka''dır. Bunun dışında yöreye özgü sazlar bulunur. Kemençe, sipsi, tulum vb.

Türk halk müziği; Karadeniz, Trakya, Ege, Teke, Doğu Anadolu, İç Anadolu, Kafkas ve  bunun dışında genel karakteristiğine göre; bektaşi, horon, halay, teke, zeybek gibi türlere ayrılır.

   TRT kurulduğu yıllardan bugüne yöre yöre araştırma yaparak; pek çok anonim türküyü kaynağından derlemiş ve arşivlemiştir. Bu türküler, THM'' nin temel kaynakları olmuştur. Ayrıca yöresel sanatçılar da yörelerindeki unutulmaya yüz tutmuş türkülerin pek çoğunu kayda geçirmişlerdir.

   Bir çok Türk müzisyen gibi bende müzik hayatına bağlama çalarak başlamış biriyim. Sivas'lı bir ailenin çocuğu olmama rağmen, bebeklik ve çocukluğum ablam ve abimin etkisiyle, türkçe pop ve özgün müzikler dinleyerek geçti. Yani öyle evimizde pek türkü dinlenmezdi. Ben babama "baba ben bağlama çalmak istiyorum" dediğimde yüzündeki o şaşkın bakış gözümün önünden canlandı şuan. Şimdi o  zamanı düşününce şaşkınlığını anlayabiliyorum çünkü, müziğe başlamam türkçe pop müziğinin büyük patlama yaşadığı 90'lı yıllara denk gelmekte.

   Türk Halk Müziğini tarihsel olarak olarak incelediğimizde dönem olarak üçe ayrıldığını görürüz. İlk dönem (islamiyetten önceki dönem), islamiyet etkisi altındaki dönem ve bugünkü dönem.

   Hiç kuşkusuz toplumların dini inançları, o halkın halk müziğinde etkin rol oynar.

   Türkler islamiyetten önce orta asyada şamanizm etkisinde kalarak, dini törenlerinde müziği, bir etkileme gücü, ruhsal rahatlama aracı ve eğlencelerinin bir parçası olarak kabul etmişlerdir.

   İslamiyet etkisindeki dönem, MS. 925'te Karahanlıların islamiyeti kabul edişiyle başlamıştır. Bu dönemde müzik yapılarında pek bir değişiklik gözlemlenmese de sözlerde dinin etkisi büyüktür. Ancak sözlerde sert ve katı dindarlığın yanında, hoşgörüyü ve tanrı sevgisini de görmek mümkündür.

   Bugünkü döneme geldiğimizde günümüze kadar ulaşan halk müziğinin, kemikleşerek gelişip yayılmasında halk ozanlığı geleneğinin katkısı büyüktür. 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra, gerek köyden kentlere göç, gerekse teknoloji dolayısıyla iletişim araçlarının hızlı gelişimi bu geleneği etkilemiştir. Bu dönemim en önemli ve olumlu gelişmesi ise Türk Halk Müziğinin bilimsel olarak halkbilimci ve etnomüzikologlar tarafından incelenmeye başlanmasıdır.

   Sosyal, günlük, ekonomik, kültürel,tarihsel olaylar ve çeşitli gelenek, görenek, inanç vb. kavramları konu edinmesi sebebiyle Türk Halk Müziği, kültürümüzün önemli yapı taşıdır.

   Türk Halk Müziğinin, yazıldığı dönem, coğrafya, sosyoloji, psikoloji, edebiyat, folklor, hukuk, felsefe, kültürel antropoloji başta olmak üzere çeşitli bilim dalları açısından incelenip analiz edilmesi gerekir. Çünkü ancak böylelikle Türk toplumunun, düşünce, zevk, estetik ve felsefesi hakkında karakteristik özelliklerini belirleyebiliriz.

   Günümüzün en önemli ozanlarından birisi Sivas Şarkışlalı hemşerim Aşık Veysel'dir. Babam küçükken Aşık Veysel ile tanıştığını, hatta kendisinden bir dönem bağlama çalmayı öğrendiğini söylese de henüz kendisini bağlama çalıp türkü söylerken gören, duyan olmamıştır. Aşık Veysel şiirlerinde Türk insanının mertliğini, ruh inceliğini, yurt ve doğa sevgisini ön plana çıkarmıştır. Toprak sevgisini temel bir öğe olarak kabul etmiştir. Görme engelli olan ozanımız, karanlık dünyasını saf temiz düşüncelerini can dostu sazı ile süslemiştir. Köy Enstitülerinde gönüllü olarak öğretmen lik yapan Aşık Veysel'e Ana dilimize ve Milli birliğimize yaptığı hizmetlerden dolayı özel bir kanunla vatani hizmet tertibinden kendisine aylık bağlanmıştır.

   Aşık Veysel' in hepimizin bildiği Güzelliğin On Para Etmez şiiri ozanın yaşadığı bir travma üzerine yazdığı dörtlüklerdir. Ozanın karısı başka bir adama aşık olur ve kaçmaya karar verir. Bir sabah bohçasını alır pabuçlarını giyer ve ardına bakmadan kaçmaya başlar. Ayağına birşeyin vurduğunu fark eder pabuçlarını çıkardığında gözlerine inanamaz Aşık Veysel'in tüm parası ordadır. Ve o kağıtta şu yazar "Al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun. Gittiğin yerde kendini ezdirme birde güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa"...

   Türk milletinin özündeki nitelikleri tarihler boyunca geliştirip günümüze aktarabilmesindeki en büyük pay Türk Halk Müziğimizindir.


Nilgün Dülger











1 yorum:

  1. merhabalar , öncelikle müzikoloji temalı bir blog oluşturup vakit ayırmanız beni fazlasıyla mutlu etti sizi tebrik ediyorum. Müzikoloji son sınıf öğrencisi olarak bir noktaya haddim olmayarak parantez açmak isterim. Bizim işimizin en kafa karıştırıcı kısmı terimler. Tıpkı bach dinlerken klasik müzik deyip, Bacch'n yaşadığı döneme barok adı verilmesi yada türk sanat müziği deyipte kastettiğimiz formun dışındaki türk müzikleri sanat değilmiş gibi algılanılması gibi. Bu sebepten ''Türk Halk Müziği'' dediğimizde ortaya asıl kastetmek istediğimiz form çıkmıyor sadece türk halk müziği derserk 60 lı yıllarda göçten bu yana türk halkının müziği arabesk'tir bile denebilir. Ancak ''GELENEKSEL TÜRK HALK MÜZİĞİ'' dediğimizde form tanımla özdeşleşir çünkü ''geleneksel, tanımı nitelediği anda ortaya .' Geçmişten bugüne insanların müziksel alışkanlıklarına dayalı süre gelmiş , halkın kendisi tarafından benimsenip yaygınlaştırılmış ağırşıklı anonim tür '' çıkar. Buda anlatmak istediğimiz türün bilgisini bize daha kolay ve açıklanabilir bir yolla sunmuş olur. Dilerim maksadımı aşıpta sizi incitmemişimdir yazılarınızın devamını heyecanla bekliyorum iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil