17 Ocak 2016 Pazar
Müzik ve Sağlık
Müzik yüzyıllar boyunca kötü günlerimizde kederimizle, acılarımızla savaşmaya yardımcı, mutlu günlerimizin eğlence aracı ve hasta günlerimizinde ilacı... Tedavi edici yönü çok eski zamanlarda keşfedilmiş, hala günümüzde devam edilen, son 60 yıldır ise etkileri bilimsel olarak araştırılan, geleneksel tıbba uygun, kendine özgü kuralları olan, bilimsel bir tedavi yöntemi.
Kibalyon ''evrenin tamamı bir titreşimdir.'' diyerek müziğin kuşkusuz hayatımızın her yerinde olduğunu anlamamıza yardımcı oldu.
Müzikterapi binlerce yıl önce Orta Asya'da şamanlar tarafından kullanılmıştır. Bu tedavi şeklinde, çeng, arpejli ve yaylı kopuz, ağız kopuzu ve ritm enstrümanları kullanılmıştır. Daha sonraları eski Türklerde ve Osmanlı döneminde Farabi, İbn-i Sina, Ebu Bekir Razi gibi Türk bilginler müzikle tedavinin ilk temellerini atıp, araştırmalar için ilk adımı atarak, şuan dünyada bu yöntemi kullanan bir çok bilim adamına öncü olmuşlardır. Öyle ki ruhsal hastalıkların müzikle tedavi edileceğini söyleyen Farabi , makamların ruha etkileri için; Rast makamı: insana neşe, huzur, Uşşak makamı: gülme, Buselik makamı: kuvvet, Saba makamı: cesaret, Neva makamı: insana ferahlık, Hicaz makamı: tevazu, alçak gönüllülük, Hüseyni makamı: sükunet ve rahatlık verir der.
Drexel Üniversitesi araştırmacıları, kanser hastaları üzerinde yaptığı çalışmada, müziğin stresi azalttığını öne sürmüştür. Tez yazarı Marie Helsing bu araştırmanın sonucuna göre, müzik tüm insanlarda aynı etkiyi yapıyor diyemeyiz. Aynı müzik farklı insanlarda o anki ruh hallerine göre değişiklik gösterebilir diyerek, müzikten pozitif etki almak için sevdiğiniz müzikleri dinleyin diyor. Ayrıca araştırmacılar sakinleştirici tonlardaki müziklerin, hızlı ritmlere sahip müziklere göre daha çok rahatlattığı sonucuna varmışlar.
Hani kalbin müziği deriz ya hepimizin kalbinde farklı bir ses, farklı bir tarzda müzik vardır. Şairlerimize göreyse kalbimizdeki en güzel ses sevdiğimizin sesidir. Müziğin kalp sağlımıza da büyük bir etkisi varmış meğer. Araştırmacılar neşeli müzik dinlemenin kan damarlarına daha fazla kan akışı sağladığını keşfetmişler. Neşeli müzikler dinleyenlerin kan akış hızının %26 arttığı gözlenirken, endişe ve korku içeren müzikler dinleyenlerde bu oranın %6 olduğu tespit edilmiş. Utah Üniversitesi Ağrı Araştırma merkezine göre ise, müzik endişe eğilimini azalttığından insanlar daha az acı hissediyorlar. Michigan Üniversitesi Müzik Okulu müziğin insan sağlığına etkileri konusunda uzunca bir liste yayınlayarak müziğin; bağışıklık sistemimizi güçlendirdiğine, obeziteyle savaşmaya yardımcı olduğuna, hafızamızı güçlendirerek öğrenmeye yardımcı olduğuna, felç sonucu beyin hasarı oluşan hastaların enstrüman çalarak eski becerilerini geri kazandıklarına, insanların yalnızlıktan ve depresyondan dolayı yaşadıkları ruhsal sıkıntıların giderilmesine olumlu etkilerine dikkat çekmişlerdir. Beth Israel Tıp Merkezinde prematüre bebekler üzerinde yapılan çalışmada, bebeğe anne karnında olduğunu hissettirecek müziklerin dinletilmesinin onların kalp atışlarını ve soluk alıp vermelerini düzenlediği görülmüştür. Bu müziği dinleyen bebeklerin daha sakin ve uyku düzenlerinin çok daha düzgün olduğu belirlenmiştir. 2011'de Neuropsychology dergisinde yayınlanan bir makaleye göre müzik eğitimi almak ilerleyen yaşlarda keskin bir zekaya sahip olmamızı sağlıyor ve beyindeki konuşma merkezlerinde meydana gelen hasar sonucu konuşma, algılama, yazma gibi becerilerin tamamen veya kısmen yitirilmesi olan Afazi hastalığının tedasine ise yine müzikle başlanıyor. Dakikada 45-72 vuruşluk bir müzik, kalbin aynı süredeki vuruş ritmine yakındır ve hipnotik bir etkiye sahip olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Uyanıkken farklı bir bilinç düzeyi yaratabilir.
Şimdi bir düşünelim neşeli, pozitif ve bizim kişisel olarak sevdiğimiz müzikler stresi azaltıyor. kalbimize iyi geliyor, hafızamızı güçlendiriyor, adeta masaj etkisi yaparak bizi kaygılarımızdan kurtarıp ağrılarımızı dindiriyor peki o zaman istemeyerek hergün hayatın içinde maruz kaldığımız müzikler bizi nasıl etkiliyor acaba? Müslüm Gürses şarkıları eşliğinde dans edip eğlenen ya da David Guetta dinleyip ağlayan birileri yoktur sanırım.
Dinlediğimiz müziğin bizi ağlatması veya eğlendirmesi için sözlerini anlamamız şart değil. Hatta sözlü vokal müzikleri olması da gerekmiyor. Dr. Oliver Sacks kitabında ''Güçlü bir Ritm ve Melodi beyinde sözcüklerden çok daha fazla yer kaplar.'' der. Hemen kendimden somut örnekler vereyim, geçenlerde mutlu uyandığım bir sabahın ilerleyen dakikalarında, açık unuttuğum Schindler List filminin o hüzünlü ana tema müziği sayesinde kısa sürede nerdeyse ağlayacak duruma geldim. Yıllar önce üniversite yıllarımda kelime anlamı ağıt olan ünlü besteci Gabriel Faurre'nin çello için yazdığı 'Elegie' adlı eseri final sınavımızda seslendirip benim için çok güzel geçen bir sınavın ardından ağlamaklı olarak çıkmıştım sınıfın kapısından. Yine aynı şekilde hepimiz yıllardır Michael Jackson ya da Madonna şarkılarıyla eğlenirken şarkıcının bize ne anlattığını bilmiyorduk ama çok eğleniyorduk. Tüm dünyada yüzlerce milletten milyarlarca insanı dans ettiren Psy'ın seslendirdiği Gangnam style şarkısının sözlerini anlayan kaç kişi vardı ki dinleyip eğlenirken...
Müzik aslında sadece seslerin uyum içerisinde bir araya gelerek kişinin duygularını dışa vurumu değildir. Müzik, tarihler boyu neredeyse her uygarlığın dini ritüeller, meditasyon, tıp ve eğlence için kullandığı, bir çok hastalığı kesin olarak çözmese bile, kanser, depresyon, migren hatta madde bağımlılığı gibi konuların çözümünde yardımcı olan, etkileri bilimsel olarak kanıtlanmış bir tedavi yöntemidir.
Nilgün Dülger
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder